GÜNDEM Haber Girişi : 30 Ekim 2022 13:00

İnşaat Mühendis Odası'ndan 30 Ekim Depremi açıklaması

İnşaat Mühendis Odası'ndan 30 Ekim Depremi açıklaması
İzmir Depremi'nin ikinci yıldönümünde İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nden depremin afete dönüşmemesi için çok önemli önerilerin yer aldığı bir kamuoyu açıklaması geldi.

 

30 Ekim 2020 İzmir Depremi`nin yıldönümünde İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Yazılı  açıklamada şu ifadelere ve önerilere yer verildi: 

 

 

 

 

"YARA SARMAK YERİNE ÖNLEM ALINMALIDIR"

 

 

 

30 Ekim 2020 Ege Denizi`nde meydana gelen deprem İzmir Bayraklı ilçemizde ağır can ve mal kayıplarına neden olmuş, İzmir ve çevresinde yoğun olarak hissedilmiş ve tüm kentimizi etkilemiştir. 117 kişinin hayatını kaybettiği, 1.034 kişinin yaralandığı depremde 17 bina deprem sırasında yıkılmış, 506 bina ağır hasarlı, 511 bina ise orta hasarlı olarak tespit edilmiştir. Bu deprem, İzmir kent merkezine uzak bir nokta olan Kuşadası Körfezi`nde ve beklenen İzmir depremine göre daha küçük bir deprem olmasına rağmen bu boyutta kayıplara neden olmuş, İzmir`de gelecekte yaşayacağımız olası büyük bir depremin sonuçlarına karşı bilimin ve teknolojinin öngördüğü şekilde önlemler almamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmıştır.

 

 

Depremler, sadece yaşandıklarında değil, öncesinde ve sonrasında yapılacak çalışmalarla da gündeme gelmelidirler. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi yaşadığımız şehirlerin ve bu şehirlerde yaşayan bizlerin dirençliliğiyle ilgilidir. Bu nedenle bütün toplumun bu ortak amacı benimsemesi ve bu doğrultuda afetlerle mücadele politikamızın gözden geçirilmesi gerekmektedir.

 

 

 

Ülke topraklarımızın %98`inin deprem kuşağında yer alması, başta 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi olmak üzere tarih boyunca ağır yıkımlara ve can kayıplarına neden olan depremlerle sarsılmamız, mutlaka önlem almamız gereken bir durumla karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir.

 

 

 

Önlem almak için öncelikle kentimiz ve yapılarımızın durumunun tespit edilmesi gerekmektedir.

 

 

 

Ülke genelinde şehirlerimiz ne yazık ki planlı bir şekilde yapılaşmamıştır. Mevcut yapılarımız, yapıldıkları dönemde malzeme teminindeki zorluklar, elle karılan betonlar, yönetmeliklerdeki bilinmezlikler ile hızlı ve kontrolsüz yapılaşmanın yoğun olduğu bir geçmişin ağır izlerini taşımaktadır.

 

 

 

Bu nedenle şehrimizdeki yapı stokunun durumunu genel olarak tahmin edebiliyor olsak da kesin olarak ortaya koyabilmek için Yapı Stoku Envanterinin çıkartılması gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki, tehlikenin boyutu, yapı stokumuza ne kadar hâkim olduğumuza bağlı olarak ve deprem öncesi alacağımız önlemlerle orantılı bir şekilde değişecektir.

 

 

 

 

30 Ekim Depremi`nin ardından bu doğrultuda önemli bir adım atılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Şubemiz arasında imzalanan protokol kapsamında Bayraklı İlçesi Yapı Stoku Envanteri çalışması tamamlanmış, ardından Bornova ilçemizdeki çalışmalar da başlamış bulunmaktadır. Umuyoruz ki, bu çalışmalar mümkün olan en kısa sürede bütün ilçelerimizde tamamlanacaktır. Hatta ülkemizin 1. derece deprem kuşağında yer alan tüm bölgelerine de yayılması sağlanmalıdır.

 

 

 

 

Kentimizdeki yapıların envanterinin çıkarılmasıyla belirlenen önceliklendirmeye göre bütünsel bir dönüşüm politikası oluşturulmalıdır. Günümüzde kentsel dönüşüm, çoğunlukla, rantın yüksek olduğu bölgelerimizde, binaların yıkılıp yerinde, yeniden yapılması şeklinde devam etmektedir.

 

 

 

Bu durum, nispeten yapı stokunun yenilenmesini sağlamakla birlikte, şehirleşme ve sosyal donatı ihtiyaçlarına cevap veremeyen, yeni sorunları da beraberinde getiren dönüşüm modeli oluşturmuştur. Özellikle son dönemlerde yaşanan inşaat yapım maliyetlerinin yükselmesi, ranta cevap veremeyen bölgelerde, dönüşümü kaderlerine terk edilmiş şehirler meydana getirmiştir.

 

 

 

 

Yapılan yapı envanter önceliklendirme çalışmaları, merkezi ve yerel yönetimlerin plan altlıklarını oluşturacak kıymetli veriler olduğu bilinmelidir. Merkezi hükümetin, öncelikle barınma hakkını sağlaması, bununla birlikte sosyal donatı çevreleri ile sağlıklı ve dirençli şehirleri de oluşturacak, yerinde dönüşümü sağlayacak, net ve kararlı bir irade göstermesi gerekmektedir.

 

 

 

 

Şehirlerimizdeki yapı stokunun tamamıyla yenilenmesi ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz ile mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. Yapı sahipleri, hasar almış ya da yapısının performans analizi ile can güvenliğini sağlayamadığını, bir inşaat mühendisine analizini yaptırmak suretiyle güçlendirme seçeneğini de düşünmelidir.

 

 

 

Yapının durumuna, bölge şartlarına ve maliyet analizlerine göre değerlendirilmesi, yeni inşaat maliyetine göre kıyaslanması; tüm bu süreçlerde de uygun olduğu belirlenen yapıların güçlendirilebileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.

 

 

 

Konunun uzmanları tarafından yapının deprem güvenliğini sağlayacak şekilde projelendirilmesi ile güçlendirme işlemi nispeten hızlı ve ekonomik bir seçenek olarak değerlendirilmelidir. Ancak unutulmamalıdır ki güçlendirme, konusunda uzman inşaat mühendislerince yapılmalıdır. Aksi durumda yapının statiğine ve güvenliğine daha büyük zararlar verilebilir.

 

 

 

Yine bu mücadele kapsamda halkın temel afet bilincini arttıracak eğitimler planlanmalı; deprem afetine karşı kent konseylerinin, muhtarların ve gönüllü mahalle sakinlerinin katılımıyla mahalle afet örgütlülüğü oluşturulmalıdır.

 

 

 

Bir sonraki afet kapımızı çalmadan, kent sakinlerinin hakları korunarak afetlere hazırlık yapılmalı ve şehirlerimizin dirençliliği arttırılmalıdır.

 

 

 

Deprem afetine karşı toplumun bilinci yükseltilirken içerisinde yaşadığımız yapıların, kullandığımız kamu binalarının ve altyapımızın sağlıklı olması da deprem afetine karşı en büyük güvencemiz olacaktır.

 

 

 

 

Bizler biliyoruz ki; deprem afetiyle mücadele kapsamında sorumluluğu olan bütün kamu kurumlarının, meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışmasıyla sağlıklı ve güvenli yarınlar mümkün olacaktır.

 

 

 

 

 

Son olarak 30 Ekim Depremi`nde yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygıyla anarken, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak, yapı üretim sürecinin her aşamasında yer alan İnşaat Mühendislerinin teknik bilgisi ve Odamızın köklü geçmişinden gelen deneyimlerimizle şehrimizin depremle mücadelesinde her zaman daha fazla görev almaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz."

 

 

 

"Depremin afete dönüşmemesi için:

 

 

 

Tüm illerde yapı stoku envanteri çıkarılmalıdır.

 

 

 

Riskli yapılar kamu gücü ve desteğiyle güvenli hale getirilmelidir.

 

 

 

İnsanların güvenli ve sağlıklı bir çevrede barınabileceği bütünsel bir kentsel dönüşümün adımları atılmalıdır.

 

 

 

Yapı üretim ve denetim sürecinde yer alan tüm aktörlerin yetkinlikleri sağlanmalıdır.

 

 

 

Sorumluluk alan mühendislerin yetkileri açıkça tanımlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.

 

 

Afete yönelik gerçekçi senaryolar hazırlanarak ilgili kurumlar gerekli hazırlıkları yapmalı, sürekli güncellemelidir.

 

 

Tüm mahallelerde mahalle afet örgütlülüğü sağlanarak gönüllülerin sürekli eğitimleri gerçekleştirilmeli, bölgede yaşayan inşaat mühendisleri de bu süreçte yer alarak afet öncesi ve sırasında teknik bilgilendirme yapmalıdır.

 

Toplanma ve barınma alanlarının ihtiyacı karşılayabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.