SİZİ DE Mİ LEYLEKLER GETİRDİ?

Gökhan TEKİN

 

SİZİ DE Mİ LEYLEKLER GETİRDİ?

Leyleği havada mı gördüm, ya da leyleğin ömrü (günü) laklakla mı geçer bilmem. Ya da siz leyleklerin getirdiklerinden misiniz?

Bugün yazım da üç - beş yaşlarındaki küçük arkadaşlara ilişkin düşünelim biraz istedim.

Bundan yıllar önce bir bölümde son sınıf öğrencilerine bir konu anlatıyordum.

Sanırım gelişim dönemleriydi.

Siz küçükken “Dünya’ya nasıl geldim? ” sorusunu büyüklerinize sormuş muydunuz dedim?

Nasıl cevaplar almıştınız? diye de ekledim.

Gelen cevaplardan bazıları şöyleydi:

  • Kapımızın önünde bulmuşlar beni. Kardeşimi de cami avlusundan almışlar.
  • Beni leylekler getirmiş.
  • Beni hastanedeki bebek satış ofisinden almışlar. Seçerek. En güzeli diye…
  • Dereden tutmuşlar. Bir salın üzerindeymişim.
  • Bohçacılardan almışlar.
  • Yeğenime ablamla, eniştem “seni üç boyutlu yazıcıdan çıktı aldık” dedi.

Gülüşmeler, tatlı bir sohbet devam ederken

Bir öğrencim: Öğretmenim, diye söze başladı… Ve İç Ege Bölgesi’nde yaygın olarak kullanılan ve ucu Anadolu mitolojisine dayanan bir genel kabul gören bir dünyaya gelme açıklamasının etkisini paylaştı.

“Annem bana, benim onun dizinden dünyaya geldiğimi söyledi. Annemin dizinden doğmuşum. Sanırım 4-5 yaşlarındaydım bunu duyduğumda. Çok şaşırmıştım. Bir gün köyde, arkadaşlarımla oynarken çok kötü düştüm. Dizim çok kanadı. Korkumdan kalkamadım yerimden. Kalkarsam oradan bebekler doğar. Yürürken de düşer ve ölürler…

Böyle berbat düşünceler ve korkular içinde sanırım bir - iki saat kadar orada kalmışım. Annem akşam ezanın da evde ol derdi. O gün neredeyse gece yarısı eve girebilmiştim. Annemler merak edip ağabeyimle beni aramaya çıkmışlardı. Oturduğum taşın üstünde buldular beni…”

Bu öğrencim artık bir yetişkindi; ama anlatırken sesi hala titriyordu…

***

Başka bir gün bir danışanım, çocuğunun erken yatmamasından şikâyetçi olarak geldi. Konuşmasının bir yerinde “Herhalde bizi özlediği için uyumuyor. Her gün saat gece 12.30 oluyor; uyumuyor. Bankacıyız, yoğun çalışıyoruz. İş yormuyor çocuğun uyumaması yoruyor. Sizce neden olabilir ?” diye sordu.

Ben de soruyla karşılık verdim.

“Acaba; ben televizyon izlerlerken bile bunların arasına otuyorum kıskançlıktan. Ben yatınca, bunlar ne yapacak? “diye düşünüyor ve bunun gibi deli sorular uykusunu kaçırıyor olabilir mi acaba dedim.

***

Bu yaşta çocuklar minik birer ergen gibidirler.

Genç kız ya da delikanlı havasındadırlar. Ergenlere çok benzerler

İleriki yıllarda yaşayacakları ergenliğin nasıl geçeceği, bu dönemde ebeveynleriyle olan ilişkilerine bağlıdır biraz da. Ergenlik provası yaparlar yani…

Bu dönemde yaklaşık olarak; ortaokulda, lise de soracakları sorularla meşguldür kafaları.

Ancak, çocukları bu dönemde olan ebeveynlerin iki önemli avantajı vardır ergen ebeveynine göre. Bir; Ergenlik dönemindeki gibi zorlayıcı hormonları yoktur çocuklarının. İki; akran etkisi ergenliğin aksine yok denecek kadar azdır.

“Dünyaya nasıl geldim?” sorusunun cevabı algılarında ne kadar önemlidir bir düşünsenize…

Yani… “seviliyor muyum ve kabul ediliyor muyum”a aldıkları yanıt….

Yanıtın anlamı “Evet… Biz seni seviyoruz. Senin olmanı istedik. İyi ki varsın” anlamındaysa ne mutlu.

Diğer yanıtların anlamını düşünsenize bir de…

Birileri kapıya koymuş. N’apsınlar bizimkilerde eve almış büyütüp sahiplenmişler….

Etkilemez mi sizce bir insanı. Hatta bir toplumu… Tüm bireyleri bu cevaplarla büyümüş bir toplumun algısı, özellikle benlik algısı ne kadar olumlu olabilir.

Ebeveynlerinin kendisini pek de istemediğini, kapılarına bırakıldığı için kendisini almak zorunda kaldıklarını bilen bir çocuğun;

Böyle düşünen ve bunun sonucunda oluşan duygularla gelişen bireylerin oluşturduğu bir toplumun ruh sağlığı acaba nasıl etkilenir ve de temel güveni ne kadar yüksek olabilir?