KÜLTÜR-SANAT Haber Girişi : 13 Mayıs 2022 00:19

İKÇÜ Vakıflar Haftası Etkinliklerine Ev Sahipliği Yaptı

İKÇÜ Vakıflar Haftası Etkinliklerine Ev Sahipliği Yaptı
İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) 39.Vakıflar Haftası Kutlama Etkinlikleri kapsamında ortaklaşa bir panele imza attı.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce her yıl farklı temalarla kutlanan, 2022 temasının ‘Vakıf Medeniyetinde Sosyal Paylaşım, Sosyal Politikalar’ olarak belirlendiği hafta kapsamındaki panel, İKÇÜ ev sahipliğinde yapıldı.

 

 

 

İzmir Vakıflar Bölge Müdürü Muzaffer Ataseven’in moderatörlüğünde Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turan Gökçe’nin konuşmacı olarak yer aldığı paneli, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof.Dr. Yasin Bulduklu, Prof. Dr. Süleyman Akbulut, Dekanlar, öğretim üyeleri ile kurumlardan gelen çok sayıda konuk takip etti.

 

 

 

VAKIFLAR, BUGÜNÜN BELEDİYE HİZMETLERİNİ YAPAN KURUMLARDI

 

 

 

Hafta kapsamında düzenlenen panel vesilesiyle İKÇÜ’de olmaktan duyduğu memnuniyeti paylaşan İzmir Vakıflar Bölge Müdürü Muzaffer Ataseven, vakıf kültürünün genç nesillere anlatılmasının ve aktarılmasının en büyük görevleri olduğunu kaydetti. 

 

 

 

“Bir tarafta ihtiyaç sahipleri var ama aslında yardım etmek de bir ihtiyaçtır” diyen Ataseven, her vakfın kuruluş amacının gönül alma paydasında birleştiğini söyledi. 

 

 

 

Vakıflar Bölge Müdürü Ataseven, “Vakfın asıl amacı paylaşımdır, paylaşmaktır. Her ne olursa olsun gönüllere dokunmak vakıf kurucularının ortak gayesidir. Türklerin İslamiyet’e geçişlerinin ardından vakıf kültürünün oluşmaya başladığını görüyoruz. Selçuklular döneminde Anadolu’nun her tarafına yayılan vakıflarımız, Osmanlı Döneminde kurumsallaşıyor.  Bu gün belediyeler tarafından yapılan hizmetlerin yüzde doksanını çeşitli amaçlar tarafından kurulan vakıflar yapıyordu. Bugün bizim ulaşabildiğimiz kaynaklara göre Türkiye genelinde 56 bin vakıf var. Bunların birçoğu dijital ortamlara aktarıldı ve halen de çalışmalara devam ediliyor” dedi.

 

 

YUNANİSTAN VE GÜNEY KIBRIS RUM KESİMİ ENGELLİYOR

 

 

Genel Müdürlük olarak yurt dışındaki kültürümüzün mirası olan vakıf eserlerinin restorasyon çalışmalarını takip ettiklerini ifade eden Ataseven, “15 ayrı ülke ile iletişim halindeyiz. Üzülerek söylüyorum ki sadece Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum kesimine ulaşamıyoruz” diye konuştu.

 

 

 

 

"İSLAM MEDENİYETİ, KURUMSAL ANLAMDA VAKIF MEDENİYETİDİR"

 

 

 

 

Vakıf kavramının hem İslam inancında hem Türk kültür mozaiğine yerleşmiş çok değerli örneklere sahip olduğunu aktaran Rektör Prof. Dr. Köse, vakıfların bütün canlılara dokunan ve ihtiyaçlarını gözeten bir merhamet vesilesi olduğunu söyledi.

 

 

 

Prof. Dr. Köse, “O kadar vakıf örnekleri var ki; örneğin hıristiyan köleleri esaretten kurtarmak için vakıflar kurulmuş.  İlkokul öğretmenlerinin sigara içmesini önlemek için çocukların etkilenmemesi için kurulan vakıftan Ödemiş’te sırf yaralı leylekler için kurulan vakıflara kadar, kışın yiyecek bulamayan yırtıcı hayvanları beslemek için bile vakıflar kuran bir ecdadımız var.  İslam medeniyeti nedir derlerse; bireysel anlamda ahlak medeniyetidir, kurumsal anlamda vakıf medeniyetidir” dedi.

 

 

 

İÇİNDE VİCDANIN OLDUĞU RIZIK PAYLAŞILABİLİR

 

 

 

Kuran-ı Kerim’de iyiliğin çok hassas çizgilerle tanımlandığını belirten Rektör Prof. Dr. Köse, "Kendinizin verildiğinde almayacağınız bir şeyi veremezsiniz’i buyuran bir inancın mensupları olarak yardım kavramına yaklaşılması gerektiğini vurguladı. 

 

 

Rektör Köse,“Allah’ın size verdiği mallarda cimrilik göstermeyeceksiniz. Cimrilik yaparsanız kıyamet günü o mallar sizin boynunuza dolaşacak buyuruyor Cenab-ı Hakk Kuran-ı Kerim’de... İmkânlarınız neyi el veriyorsa yardımda bulunmalısınız. Bu, örneğin avukatsanız; haklı olduğunu gördüğünüz birini para almadan savunmaktır, öğretmenseniz derslerinde eksikleri olan bir öğrenciye ders vermektir. Paylaşımı yaparken de minnet altında bulundurmadan, incitmeden yapmaya dikkat çekiliyor. Yoksa iyilik iyilik olmaktan çıkıyor. Bir de içinde vicdanın olduğu rızık paylaşılmalıdır. Örneğin dolandırıcılık yapıyorsun, sonra da gidip hayır yapıyorsun. İslam dininde helal kazançtan, kaliteli maldan, ayrımcılık yapılmadan yardım yapılması hususu kalın çizgilerle belirtiliyor” diye konuştu.

 

 

 

DÜNYADA ÖRNEĞİ OLMAYAN BİR VAKIF KÜLTÜRÜNE SAHİBİZ

 

 

 

Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turan Gökçe de konuşmasında vakıf kültürünün 8. yüzyıldan 19.yüzyıla kadar istikrar içinde geliştiğini özetledi. Yardımlaşma ve paylaşma modeli olarak vakıfların Osmanlı döneminde kemale erdiğini dile getiren Dekan Prof. Dr. Gökçe, “İnsanlar arasında en ufak bir fark gözetmeksizin, Osmanlı tebaasına dâhil olmasın hatta bütün canlı varlıkların ihtiyacı olanı sağlayan vakıflarımızın ürettiği zarif, incelikli uygulamaları, dünyanın hiçbir yerinde görmemiz mümkün değildir.  Örneğin, Zimem Defterinde borç haneleri kabarık ihtiyaç sahiplerinin borçlarının ödendiğini, borcu ödeyenin kimin borcunu ödediği, borcu ödenenin de kimin borcunu ödediğini bilmediği örnek bir uygulama ile karşılaşıyoruz. Anadolu’da Rumeli’de Osmanlının hangi şehirlerine giderseniz gidin Sadaka Taşlarıyla da karşılaşırsınız. Bunlardan maalesef bir kısmı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Yardımda bulunanın yardımı alanı görmediği bir oyuğun yer aldığı bu taşlara bazı zamanlar, veren el ile alan el aynı anda uzanırmış. Bu uygulamaların kurumsallaşmış hali vakıf müessesesidir. Hayra sarf olmayan malın kıymetinin olmadığı, dönem kaynaklarında ifade ediliyor” şeklinde konuştu.