GÜNDEM Haber Girişi : 20 Temmuz 2016 11:11

Bülent Ecevit'in notları üzerinden 'darbe'li günler

Bülent Ecevit'in notları üzerinden 'darbe'li günler
15 Temmuz darbe girişimine 12 Eylül penceresinden ve Bülent Ecevit'in notları üzerinden bakmak. Avrupa Türkiye Sosyal DEmokrat Hareketi adına Cezmi Doğaner bu konuda bir çalışmaya imza attı

15 Temmuz darbe girişiminin travması sadece yurtiçinde değil yurt dışında da sürüyor. Avrupa Türkiye Sosyal Demokrat Hareketi Hollanda,Almanya, İsviçre,Norveç, İsveç, Fransa Grup Başkanı Cezmi Doğaner bugün yaşadığımız kaosa ışık tutacak bir yazıyı kaleme aldı. 12 Eylül darbesinin mağdurları arasında yer alan Bülent Ecevit'in o dönemde Türkiye'de yasaklanan ancak Avrupa'da çoğaltılan konferans notlarını değerlendiren Doğaner'in yazısı şöyle..

 

 

TERÖR VE DİKTA

Hazırlayan:Cezmi Doğaner

DEMOKRASİDE ANLATIM VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ,

 Bülent ECEVİT' in 10 Şubat 1984' de Lefkoşa'da Verdiği konferans. Ecevit'in konuşmasının Türkiye'de yayınlanmasına ve dağıtılmasına 12 Eylül Askeri Cuntası yasak koydu. Ecevit, konuşma metnini Avrupa'da bulunan CHP'lilere gönderdi. Bizler çoğalatarak Türkiye ve Avrupa'da birçok insanın okumasını sağladık. Konuşmanın bazı bölümlerinden yaptığım alıntı, Türkiye'nin bugünlerde yaşadıklarına ışık tutacaktır.

 

TERÖR VE DİKTA

YALNIZ KENDİ BİLDİĞİNİ DOĞRU SAYAN

«TEK YOL»CULARDAN KAYNAKLANIR

 

        Bunlara ben, "tek yolcular" derim... Bunlar toplumun önüne çıkarlar, bazen sokakta slogan atarak, bazen de, devletin veya hükümetlerin başına geçtiklerinde, devlet adamı olarak, "tek yol budur" derler. "Kimse benden iyisini bilemez; bu benim ortaya koyduğum modelin alternatifi yoktur; bu alternatifsizdir, tek yoldur" derler.

       İşte bunlar özgür insan değillerdir. Bunlar kendi kafalarının köleleridir, kendi kafalarına hapsedilmişlerdir.

       Dünyadaki toplumlar, kendi doğru bildiğinden başka bir doğrunun var olmayacağını sanan insanlardan, yalnızca öylelerinden oluşsaydı, bütün toplumlar yerinde sayardı ve biz hala dünyanın yuvarlak olduğunu ve kendi ekseninde döndüğünü bilemez, bilsek bile söyleyemez durumda kalmış olurduk.

        O durumda insan kendi kişiliğini geliştiremezdi: toplumlar gelişemezdi; uygarlık gelişemezdi; bilim gelişemezdi. Terör, zorbalık, dikta, hep bu şekilde düşünen, sloganlarla konuşan "tek yolcular"  dan kaynaklanır. Çünkü bir insan eğer tartışılmaz gerçeği bildiğine, tartışılmaz gerçeğe erdiğine, en doğruyu, insanlık için veya kendi içinde yaşadığı toplum için en iyiyi bildiğine inanıyorsa, düşüncelerim başkalarına zorla kabul ettirme, zor kullanarak kabul ettirme hakkını da kendinde görür. Eğer devlet yetkisi elinde yoksa kendine tanıdığı bu hakkı, zorbalıkla terörle yerine getirmeye çalışır; kazara devlet yetkisini eline geçirdi mi, devletin tüm gücünü kullanarak, kendi doğru bildiğini, kendi "tek yol"unu, başında bulunduğu topluma kabul ettirmeye kalkışır.

        Bu gibi "tek yolcuların", kendi bildiklerinden başkasının doğru olamayacağını sananların, zorba olmamak ellerinde değildir. Çünkü onlar kendi kendilerin¬den bile insanın en temel özgürlüğünü esirgerler. İnsanın kendini aşabilme, düşüncelerini tartışabilme özgürlüğünü kendi kendilerinden bile esirgeyebildiklerine göre, ellerine güç ve fırsat geçti mi, bu özgürlüğü, düşünce ve anlatım özgürlüğünü ve başka özgürlükleri, başkalarından haydi haydi esirgerler.

       Özgürlüğün bireyselliğinin bir gereği bu: Yani insanın kendi kendine karşı da özgür olabilmesi.

 

DİKTAYLA TERÖR ÖNLENEMEZ:

DİKTANIN KENDİSİ TERÖRDÜR

       Dikta rejiminin ekonomik bunalımlar karşısında en etkili yol olduğu iddiası ne kadar yanlışsa, gerçeğin ne kadar tersiyse, dikta rejiminin terörü önlediği iddiası da ve bazı durumlarda terörü önleyebilmek için gerekli olduğu iddiası da o kadar yanlıştır.

       Dikta rejiminin, totaliter yönetimin, terörü önlemesi mümkün değildir, çünkü o terörün ta kendisidir.

       Totaliter yönetimde, totaliter devlette, dikta rejiminde, sokaktaki terörün yerini, bir süre sonra çok daha bunaltıcı devlet terörü alır.

       Özgür bir ülkede, insanlar, sırtlarını devlete dayayarak terörle mücadele edilebilirler; bu şansları vardır. Bazen çok güç olur, ama mücadele edebilirler. Ama eğer terör, sokak terörü olmaktan çıkıp devlet terörü haline gelmişse, halk, neye, kime sırtını dayayarak terörle mücadele edebilecek?

       Terörizm karşısında özgürlükleri kısmak, demok¬rasiyi bir süre olsun rafa kaldırmak gerekebileceğini öne sürenler vardır. Neden gereksin? Terörizm özgür¬lükten kaynaklanmaz ki, demokrasiden kaynaklanmaz ki, terörizmi önlemek için özgürlük veya demokrasi feda edilsin!  İster sağcı olsunlar ister solcu olsunlar, teröristler demokrasinin düşmanıdırlar. Çünkü onlar kendileri gibi düşünmeyenlere tahammül edemeyenlerdir; kendileri gibi düşünmeyenleri, kendi bildikleri "doğru yol"a, "tek yol"a getirebilmek için her zulmü, her zorbalığı mubah görenlerdir. Onun için, ister sağcı ister solcu olsun, terörist, daima demokrasinin düşma¬nıdır. O halde terörizmi önlemek gerekçesiyle özgür¬lüklerden ve demokrasiden vazgeçmek teröristlere verilebilecek ödünlerin en büyüğüdür.

       Amerikalı büyük düşünür ve devlet adamı Benjamin Franklin'in daha bundan 200 yılı aşkın bir süre önce dediği gibi, "Geçici bir süre için biraz güvenliğe kavuşmak amacıyla özgürlüklerini feda edenler, ne özgürlüğe, ne güvenliğe lâyıktırlar, her ikisini birden yitirirler."

 

TERÖRÜ DEMOKRASİDEN

KURTULMAK İSTEYENLER KIŞKIRTIR

 

         Aslında mesele şudur: Genellikle her ülkede demokrasiden kurtulmak isteyen bazı çevreler vardır. Bu çevreler, ellerine fırsat geçerse, demokrasiyi yıkabilmek, demokrasiden kurtulabilmek için, halkı can güvenliğinden başka bir şey düşünemez duruma getirmeye çalışırlar; ünlü ruh bilimci Erich Fromm' un deyimiyle, insanları, "özgürlükten kaçış" psikozuna çekmeye çalışırlar.

        -Teröristler ortalığı doldurdu, sokağa çıkamaz hâle geldik... Düşünce özgürlüğü filân, bunlar lâftır her şeyden önce yaşama özgürlüğü gelir; onunla yetiniriz! Deme noktasına getirirler insanları...

       "Yaşama özgürlüğü" bitkilerde de vardır? İnsanla¬rı, ondan başka bir şey düşünemez duruma,

        -Başka haklar özgürlükler fasa fisodur, onlar rafa kalksın, biz yaşama özgürlüğünden başka bir şey iste¬miyoruz!  diyecek duruma getirirler.

        İnsanları bu duruma getirebilmek ve demokrasi¬den öylece kurtulabilmek için terörü tahrik eder bazı çevreler. En azından, terörizmde kullanılabilecek in¬sanları teşvik ederler, kışkırtırlar.

DİKTA REJİMLERİNDE YÖNETİM LAÇKADIR

 

        Demokrasilerde bazen yönetimin iyi ve hızlı işle¬mediğinden yakınılır,

       -Ülkemizde demokrasi var, o yüzden işler yürümü¬yor, denir.

        Dikta rejimlerindeki yönetimlerin etkinliğinden söz edilir.

        Bunlar lâftır. Siz onu bir de totaliter ülkelerde, dikta rejimleri altında yaşayanlara sorun!

        Totaliter ülkelerde hiçbir şeyin özgürlüğü yoktur, fakat yurttaşın kamu yönetiminden yakmışını karika¬türlerle, öykülerle veya kulaktan kulağa dolaşan fıkralaşması da kaçınılmazdır, çünkü aşırı ölçüde merkeziyetçidir.

        Eğer,

       -En güçlü benim, en doğrusunu, en iyisini ben. bi¬lirim! Diye bütün yetkileri elinizde toplarsanız, o zaman hiç kimsenin derdine çözüm bulamazsınız, hiçbir işi doğru dürüst yönetemezsiniz. Herkes sırada bekledikçe bekler, işler laçkalaşır, yönetim içinden çürür ve ortaya, yurttaşın sorunlarına duyarsız bir yönetim çıkmış olur.

        Dikta rejimlerinde, ancak sağcı bir diktaysa varlıklı kesimlerin, solcu bir diktaysa güçlü bir yönetici kadrosunun sesi duyulur. Fakat bunlar birer azınlıktır. Dikta rejiminde ancak böyle bir azgınlığın çıkarları ve istekleri bilinir ve dolayısıyla da ona hizmet edilir. Çoğunluğun sorunları, istekleri ise özgürlük olmadığı için, gereğince bilinemez. Çünkü istekler, yakınmalar, sorunlar açıkça, yüksek sesle ortaya konamaz ve etkin biçimde savunulamaz.


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.