POLİTİKA Haber Girişi : 16 Aralık 2022 01:59

Saraçhane'de Başkan İmamoğlu için buluştular

Saraçhane'de Başkan İmamoğlu için buluştular
Millet İttifakı liderleri, hakkındaki mahkeme kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek için İstanbul Saraçhane’deydi.

 

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Saadet Partisi Genel Başkanvekili Sabri Tekir; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis ve siyaset yasağı cezaları nedeniyle düzenlenen Saraçhane Buluşmasına katıldı.

 

 

 

CHP LİDERİNDEN 11 MADDELİK GÖRÜŞ AÇIKLAMASI

 

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hakkındaki mahkeme kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek için İstanbul Saraçhane’de düzenlenen “Millet, İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde yaptığı konuşmada; “Sevgili İstanbullular asla başınızı öne eğmeyin. Önümüzde altı ay kaldı, geliyoruz. Siz de haykırın iktidar, iktidar, iktidar. İktidar olmak için geliyoruz. İktidar olacağız” dedi.

Millet İttifakı liderleri, hakkındaki mahkeme kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek için İstanbul Saraçhane’de düzenlenen "Millet, İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde vatandaşlara hitap etti.

 

İBB Başkanı İmamoğlu’nun ardından kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kemal Kılıçdaroğlu, açıklamalarını 11 madde halinde sıraladı.

 

CHP lideri Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

 

"Endişe etmeyin iktidar olacağız, hiç endişe etmeyin. Teşekkür ederim. 

 

 

11 madde halinde düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Kısa bir sunuş olacak, dikkatle dinlerseniz son derece mutlu olurum.

 

 

Bir; Mevlana der ki; “Adalet, kutup yıldızı gibidir yerinde sabit durur ve kainat onun etrafında döner.” Bugün bizi buraya getiren yaşadığımız adaletsizliktir. Ama hepinizin huzurunda söz veriyorum: Adalet ya gelecek ya gelecek!

 

 

İki; adaleti dağıtacak kişi hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermek zorundadır. Bir daha ifade edeyim. Adalet dağıtacak olan kişi, yani yargıç hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermek zorundadır. Bu yapılmadığı takdirde adaletsizlik olur.

 

 

Üç; adaleti dağıtacak kişi kralın sofrasına, sultanın sofrasına, sarayın sofrasına asla oturmayacak.Çünkü sofraya oturan âlimin verdiği fetva yanlıştır ve doğru olmaz.

 

 

Dört; milli irade 1921 ve 1924 Anayasalarının birinci maddesi şudur “Hâkimiyet bila-kayd ü şart milletindir.” Bugünkü diliyle yeni anayasada ve meclisin duvarında yazılı olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Milletin iradesine bugün darbe vurulmuştur. 16 milyon İstanbullunun iradesine bir yargıç aracılığıyla darbe vurulmuştur. Biz milli iradeyi yeniden ama yeniden inşa edeceğiz.

 

 

Beş; adalet. Bugün yaşadığımız Türkiye’de, adalet artık temel bir Türkiye sorununa dönüşmüştür. Çünkü sokakta herhangi bir vatandaşa sorun bu ülkede adalet var mıdır diye, emin olun büyük bir kısmı “bu ülkede adalet yoktur” diyecek. Ama bizler, ama bizler altılı masa olarak adalet konusunda kararlıyız ve adaleti bu ülkeye mutlaka ama mutlaka getireceğiz.

 

Bugün Türkiye’de hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku var. Dayısı olana kimse ses çıkarmıyor. Ama bir genç tweet attığı zaman sabahın köründe kapısı çalınıyor ve gözaltına alınıyor. Bu manzarayı bitireceğiz. Hiç endişe etmeyin. Asla ve asla bir daha bu manzaraları yaşamayacaksınız.

 

 

Altı; yargıyı itibarsızlaştıranlar var. Yani, yargıç koltuğunda oturup yargıyı itibarsızlaştıranlar var. Ağacın kurdu kendi içindedir. Asla unutmayın, ağacın kurdu kendi içindedir. Uyuşturucu baronlarına ses çıkarmazlar. Parti teşkilatından gelenleri hâkimlik, savcılık koltuğuna oturturlar. Çetelerle yan yana gezerler. Dolayısıyla bu tabloyu da değiştireceğiz. O adalet ağacının içindeki kurtları tek tek temizleyeceğiz. Adaletin ağacı, görkemli olacak ve sağlıklı olacak.

 

 

Yedi; güzel bir atasözümüz var, “Zulmün artsın ki tez zeval bulasın” der. Zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Evet, zulüm var. Bugün mü var? Hayır, öteden beri bu ülkede bir zulüm var. Milletvekillerimiz tutuklandı, gazeteciler tutuklandı. İstanbul İl Başkanımız da siyasi yasak kapmasına alındı. Milletvekillerimiz hapse atıldı. Dolayısıyla bu tablo zulmün arttığı bir tablodur. Bu da yakında zeval bulacaklar demektir. Ve onları göndereceğiz.

 

 

 

 

Sekiz; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar asla ve asla kabul edilemez, toplumun vicdanını yaralanmıştır. Toplumun vicdanı kanamaktadır.

 

Şunu herkes çok iyi bilsin, Ekrem Başkan hakkında verilen karar bize bir milimlik dahi geri adım attırmayacaktır ve biz kararlılıkla başkanın arkasında duracağız. Çünkü bizim kupon arazi merakımız yok. Çünkü bizim yeşil alanları beton ormanına dönüştürmek gibi bir hevesimiz yok. Çünkü bizim rant yiyicilere hizmet etme gibi bir görevimiz de yok. Her belediye başkanımız halka hizmet eder. Halka hizmet, Hakk’a hizmettir. Biz kuralı böyle biliriz.

 

Açık ve net ifade edeyim. Hiç kimse, hiçbir güç Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz. Görevini onuruyla ve şerefiyle yapacaktır.

 

 

Dokuz; göndereceğiz göndereceğiz; adaletsizliği kural haline getirenleri göndereceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenleri göndereceğiz. Milli iradeye darbe yapanları göndereceğiz. Yargıyı itibarsızlaştıranları göndereceğiz. Hiç endişe etmeyin. Altılı masa kararlı. Bu ülkeye huzuru ve bereketi getireceğiz. Adaleti getireceğiz.

 

 

On; hiç kimse unutmasın ve hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu bir 100 metre koşusu değil. Bu bir maratondur ve maratonun sonuna geldik. Altı ay sonra maraton bitecek. Yeni bir Türkiye’yi göreceksiniz. Güzel bir Türkiye’yi göreceksiniz. Kucaklaşan bir Türkiye’yi göreceksiniz. Bereketli bir Türkiye’yi göreceksiniz.

 

 

Onbir; Sevgili İstanbullular. Asla başınızı öne eğmeyin. Önümüzde altı ay kaldı geliyoruz. Siz de haykırın. İktidar, iktidar, İktidar… İktidar olmak için geliyoruz. İktidar olacağız."

 

 

 

 

DEVA LİDERİ BABACAN:  HUKUKSUZLUĞU REDDEDİYORUM

 

 

 

 

Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Ekrem İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu, reddediyorum. Daha birkaç ay evvel Canan Hanım'a yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. Demirtaş'a yapılan hukuksuzluğu, reddediyorum. İktidarın, seçimi kaybettiği belediyelere atadığı kayyumlarla rövanş almasını reddediyorum. Onun için buradayız; isyanımızı, feryadımızı tüm İstanbul duysun, tüm Türkiye duysun diye buradayız. Farklı fikirlerden, farklı kimliklerden, dünyadan korkmayan, özgürce konuşan, cesur, zengin bir Türkiye istiyoruz biz. Endişeye mahal yok; biz buradayız, halkın yanındayız, Hakk’ın yanındayız, hiç endişeniz olmasın” dedi.

 

 

 

Mitingte vatandaşlara hitap eden DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, şunları söyledi:

 

 

"Biliyorum, çok öfkelisiniz. Hepimiz çok öfkeliyiz.

 

 

Olanları kabul etmiyorum. Bu haksızlığı, bu hukuksuzluğu reddediyorum.

 

 

Ekrem İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu, reddediyorum.

 

 

Daha birkaç ay evvel Canan Hanım'a yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. Demirtaş'a yapılan hukuksuzluğu, reddediyorum.

 

 

İktidarın, seçimi kaybettiği belediyelere atadığı kayyumlarla rövanş almasını reddediyorum.

 

 

Onun için buradayız; isyanımızı, feryadımızı tüm İstanbul duysun, tüm Türkiye duysun diye buradayız.

 

 

Nedir bu çektiğimiz ya? Devlet gücünü eline alıp, başlıyor aşağıdakileri ezmeye. Başlıyor kendi rakibini, kendi sevmediklerini ezmeye. Başlıyor zulmetmeye. Üste çıkan, alttakini eziyor. Üste çıkan, başlıyor zorbalığa. Daha dünün ezileni Sayın Erdoğan, üste çıkınca başkalarını ezmeye başlıyor. Zulmetmeye başlıyor. Sandık günü hep beraber cevabımızı vereceğiz inşallah, hep beraber. Sayılı gün çabuk geçer.

 

 

İşte biz, bu ülkede yaşanan bu nöbetleşe zorbalığa karşıyız. Adalet olsun istiyoruz.

 

 

Bu millet; 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta, 15 Temmuz'da silahla topla, tüfekle, demokrasiye kastedenleri tarihin tozlu sayfalarına gömmüş bir millettir. Bu millet; Nazım Hikmetler’e, Ahmet Kayalar’a, Necip Fazıllar’a, Halide Edipler’e zulmedenleri tarihin tozlu sayfalarına gömen bir millettir. İnanın bu millet; yargı oyunlarıyla, kendi iradesini görmezden gelenlere de en iyi cevabı ilk seçim günü,  ilk sandıkta verecektir. Bu millet, zulmedenlere gerekli cevabı verecektir. Hem de çok yakında verecektir.

 

 

Biz, ‘Herkes için adalet’ demek için buradayız. Biz, ‘Herkes için özgürlük’ demek için bugün buradayız, Saraçhane'deyiz. Türk-Kürt, hiç fark etmez. Sünni-Alevi, hiç fark etmez. Yaşam farkı, fark etmez. İnansın-inanmasın, fark etmez. Biz, hep beraber Türkiye'yiz. Ve bütün Türkiye için özgürlük diyoruz, adalet diyoruz, onun için bugün buradayız.

 

 

Yıl 2002, şu andaki iktidar, ‘3Y ile mücadele edeceğim’ diye başa gelmedi mi? ‘3Y ile mücadele edeceğim’ sözünü verdiği için bu millet onlara destek vermedi mi? 3Y neydi? Yolsuzlukla mücadele, yasaklarla mücadele ve yoksullukla mücadele. Fakat iş döndü, dolaştı; 3Y, tekrar bu milletin başına çöktü. Yolsuzluk var mı? Yoksulluk var mı? Var. Yasaklar? İşte, Ekrem İmamoğlu kardeşimizi yasaklamaya çalışan bir zihniyet bu. Çok yazık ya! Yıllar sonra kendi iddiasını, kendi mücadelesini unutan ve aynı zorlukları, aynı sıkıntıları başkalarına yaşatan bir zihniyetle şu anda karşı karşıyayız. Ama bunun özü ne biliyor musunuz? Devlet gücünün kullanan, devlet gücüne sahip olan, süreyle ve hukukla sınırlı olmalıdır, süreyle ve hukukla.

 

 

3 dönem kuralı vardı ya, 3 dönem. 2015’te doldu bu üç dönem. Daha bugün uçaktan gelirken ne demiş? Hani ‘Son defa aday olayım’ falan diyordu ya, ‘Yok, daha bırakmayacağım’ diyor. ‘Ben, partiyi falan bırakmam’ diyor. Yetmiyor! Şu andaki iktidar partisinin kuruluş akitnamesinde vardır. 2015’te 3 dönemi doldu. Ama ne zaman ki devlet gücünü kullanan o süreyle sınırlanmaz? Ne zaman ki devlet gücünü kullanan hukuku tanımaz; işte o andan itibaren güç yozlaşması olur.

 

Güç zehirlenmesi olur. Çünkü devleti yönetme gücü. yozlaştırır. Mutlak güç, mutlaka yozlaştırır. Hele hele 2018’den sonra bütün yetkiyi tek elinde toplayan, tek imzayla ülkeyi yöneten, şu anda artık ülkeyi bataklıklara sürüklemekte, bu ülkeyi bataklığın içine şu anda düşürmüş durumda.

 

 

Değerli arkadaşlar; farklı fikirlerden, farklı kimliklerden, dünyadan korkmayan bir Türkiye istiyoruz biz. Biz; özgürce konuşan, cesur, zengin bir Türkiye istiyoruz. Endişeye mahal yok endişeye. Biz buradayız, biz halkın yanındayız, Hakk’ın yanındayız, hiç endişeniz olmasın.

 

 

 

"85 MİLYON 1’DEN BÜYÜKTÜR, TÜRKİYE 1’DEN BÜYÜKTÜR"

 

 

 

İşte bu meydan var ya bu meydan; bu meydan, yarına nasıl bir ülke bırakacağımıza karar veren bir meydan. Korku mu, umut mu? Bunun kararını bu meydan verecek; korku mu, umut mu? Depresyon mu, mutluluk mu? Açlık mı, zenginlik mi? Çatışma mı, barış mı? Baskı mı, özgürlük mü? Otokrasi mi, demokrasi mi? İşte bu meydandan, birileri cevabı alsın. Nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımız inşallah bu meydan belirleyecek, bu meydan ilk seçimde karar verecek.

 

 

Sözlerime son verirken; ayakta böyle geç vakit, hafif hafif çiseleyen yağmurun altında da sizleri daha fazla bekletmeden - ki çok değerli genel başkanlarımız var benden sonra konuşacak, onların da süresini ihlal etmeden – sözlerime son vermeden önce bir şeyi daha söylemek istiyorum değerli arkadaşlar; 85 milyon 1’den büyüktür, Türkiye 1’den büyüktür diyor; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum."

 

 

 

 

DP LİDERİ UYSAL: DÜNÜMÜZÜ ÇALANLARA, YARINLARIMIZI ÇALDIRTMAYACAĞIZ

 

 

 

 

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Bugün bu büyük ülkenin her şeyini çalanlar çaldıkları yetmedi, sandıkları çalmaya karar verdiler. Ama bilsinler ki dünümüzü çalanlara, yarınlarımızı asla çaldırtmayacağız” dedi.

 

 

Saraçhane’de düzenlenen Millet, İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde vatandaşlara hitap eden Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

 

 

 

 

 

 

 

"Kalk yiğidim, dağ başını duman almış; aslan payını, aslan olmayanlar almış… Aziz İstanbul, Fatih’in emaneti kutsal şehir. Aziz İstanbullular, kıymetli genel başkanlarım, demokrasi mücadelesinin yılmaz savunucuları; öncelikle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

 

 

Bir tarihi günde buradayız. Aya ilk ayak basan astronotun dediği gibi, ‘Benim için küçük için bir adım ama insanlık tarihi için bir büyük adımdır’ dediği gibi, Türk milletinin tarihi yürüyüşündei bir önemli kilometre taşının bulunduğu noktadayız.

 

 

Bir büyük üzüntü içerisindeyim. Bir büyük hüzün içerisindeyim. Milletim için üzüntü içerisindeyim. Bu büyük devlet için üzüntü içerisindeyim. Geleceği karartılan gençlerimiz adına bir büyük üzüntü içerisindeyim. Evlatlarının geleceğini göremeyen annelerin babaların adına bir büyük üzüntü içerisindeyim. Üzüntümün sebebi şudur aziz İstanbullular: Bu büyük ülke, bu büyük millet; bu kadar kötülüğü hak etmiyor, hak etmiyor, hak etmiyor.

 

 

Zalim, zulmünü celladına yaptırırmış. Zalime, onun cellatlarına, uşaklarına karşı bir büyük mücadeleyi burada başlatıyoruz. Yekvücut oluyoruz. Hep beraber; ‘yeter, söz milletin’ diye haykırıyoruz.

 

 

2019 yılında aslında Türk demokrasisinin çok partili hayata geçtiğimizden itibaren darbelere, ara dönemlere, kesintilere rağmen; ana kolonu sandıkla ilgili bir büyük tartışma olmamış. Ama 6 Mayıs 2019, Türk demokrasisi için bir büyük kırılmanın yaşandığı tarihtir.

 

 

Demokrasimizin ana kolonunun çökertildiği tarihtir. İstanbul’da milletin iradesiyle belediye başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun yetkisinin alındığı tarihtir. Ama milli iradenin önüne set çekilmez, milli iradenin önüne duvarlar örülmez. Milletin gücü, azmi, kararlılığı; her daim önüne örülmüş o duvarları yıkıp atmıştır. Türk demokrasisi işte bunun tarihidir.

 

 

Aziz İstanbullular… İşte bugün de; bu bitmeyen kin ve garezin, İstanbul’da millete yaslanarak iktidar olanların, zaman içerisinde devletin tahakküm eden gücüyle beraber milletin iradesinin üzerine, ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ iradesinin üzerine kayıt da koymak için, şart da koymak için işte dün Ekrem İmamoğlu’na, İstanbul’un şehreminine bu cezayı verdiler. Ama bilsinler ki, bu kararın nokta kadar milletin vicdanında bir karşılığı yoktur.

 

 

 

"BAKMAYIN İSİMLERİNE,  ADALETLERİ BATALI ÇOK OLDU"

 

 

 

Bu kararları alanları biliyoruz, bu kararları aldıranları biliyoruz. Bilmiyor muyuz? Herkesin bildiği bir sır, biliyoruz. Demokrasiyle, hukuk ile bu iktidar sahiplerinin ufuklarını gördük. Bakmayın isimlerine Adalet ve Kalkınma Partisi dediklerine; adaletleri batalı çok oldu, onların adaleti Deniz Feneri davalarında zaten batmıştı.

 

 

İşte buradan haykırıyorum, adaleti sistematik bir şekilde bu memlekette uygulayanlara haykırıyorum: Adınızda kalacağınıza, alnınızda kalsaydı. Yarınlarda göreceğiz; bu ülkenin kaldırım taşlarında, İstanbul başta olmak üzere bu kararları alanlar alnı dik, başı dik bir şekilde dolaşamayacaklar. Nasıl Yassıada’da ‘sizi buraya tıkan irade böyle istiyor’ diyorlarsa, işte bugün de ortadaki bütün çarpıklıkları ifşa edercesine hâkim bir karar veriyor.

 

 

Değerli İstanbullular, aziz İstanbullular; zaman zaman bu iktidarın hukuk reformundan bahsettiğini biliyoruz. Yakınlarda bütçe görüşmelerinde, Büyük Millet Meclisi’nde de ifade ettim. Siz reform yapmayın sizden bir şey beklemiyoruz, siz organize kötülük yapmaktan vazgeçin, FETÖ’cülerin size bıraktığı hukuksuzluk icat etmekten vazgeçin.

 

 

O nedenle Aziz İstanbullular; işaret fişeğini bugün buradan yaktığımız hukuk mücadelemizin, demokrasi mücadelemizin, eninde sonunda milletin iradesiyle tarihin tecelli edeceği gün, milletimiz iradesini ortaya koyacaktır. Onların tek bir iddiası, ideali ve davaları var. Onlar, bir kişinin ailesinin ve şürekâsının iktidarı ve mutluluğu için kavga veriyorlar. Oysa bizlerin, bugün ne kadar haklı olduğumuz, ne kadar doğru olduğumuz ortaya çıkıyor.

 

 

 

Altılı Masa etrafında bir araya gelmiş olanlar, bugün bir arada bulunanlar, yekvücut olanların demokrasi diye bir kavgası var. Korkusuzca yaşama hürriyeti adına bir meselesi var. Bu ülkede fırsat eşitliği diye bir kavgası var. Herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi kurma gibi bir ideali, mücadelesi, kavgası var.

 

 

Aziz İstanbullular; işte bugün buradan attığınız adımla beraber, büyük Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru’yla İstanbul’dan Samsun’a giderken tarihe not düştüğü gibi bir kaydı not düşüyorsunuz. Kız Kulesi açıklarında Bandırma vapuru aranmak istenir, silah ve mühimmat taşıyor iddiasıyla aranmak istendiğinde, büyük Atatürk aranmasına müsaade eder. En nihayetinde bir şey bulamazlar, Bandırma vapuru usul usul Karadeniz’e açıldığında, işte bizim için bugün de mihenk olan bizim için de kılavuz olan, işte şu tarihi sözü Büyük Atatürk tarihe nakşetmiştir.

 

 

 

Ve demiştir ki, ‘Onlar zannediyor ki biz Anadolu’ya mühimmat ve silah götürüyoruz, oysa bilmiyorlar ki biz Anadolu’ya mühimmat ve silahtan daha önemli bir şey götürüyoruz. Biz Anadolu’ya cesaret ve irade götürüyoruz’ demiştir.

 

 

İşte bugün buradan sadece İstanbul’umuz değil; çatlamış toprakların hasretini dindirmek için, her biriniz, her birimiz Türkiye’nin üzerine örülen kademe kademe her gün rengi koyulaşan bu örtüyü atıp kaldırmak adına bu cesareti ve iradeyi taşımalıyız.

 

 

Taşıyacak mıyız? Allah’ın izniyle taşıyacağız.

 

İşte gün, görünmez ordularla buluşma günüdür. Gönül çizgisi içerisinde bu büyük Cumhuriyetin tarihi bir buçuk asırlık tarihi yürüyüşümüzle bize bahşettiği bu değerlere sahip çıkacak, kendi varlığını her şeyin önünde görenlere karşı, ‘yeter, söz milletindir’ diyerek, bu atanmış hâkimlerin verdikleri kararları Allah’ın izniyle hep beraber yerle bir edeceğiz, yerle bir edeceğiz.

 

 

Bugün burada, bu tarihi ana şahitlik etmekten dolayı çok mutluyum. Bu mutluluğumu şu sözlerle tamamlamak istiyorum. Bugün, bu büyük ülkenin her şeyini çalanlar, çaldıkları yetmedi sandığı çalmaya karar verdiler. Ama bilsinler ki; dünümüzü çalanlara, yarınlarımızı asla çaldırtmayacağız.

 

 

Belediye Başkanımız, İstanbul’un şehremini Sayın Ekrem İmamoğlu’na milletin helal oylarını tekrar helal ettirdiniz. Allah’ın izniyle bu hukuksuz kararı da, tarih tecelli edecek, bu büyük ülkede topyekûn bir deli gömleği giydirme teşebbüslerini hep beraber yırtıp atacağız.

 

 

Bu vesileyle bu bereketli günde, bu rahmetli günde burada bulunan tüm İstanbullulara, tüm dostlara, başta genel başkanlara saygılarımı sunuyorum. Yarınlar, Allah’ın izniyle hepimiz için aydınlıktır, o aydınlık yarınlarda buluşmak ümidiyle, hepinizi can-ı yürekten selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum. Allah’a emanet olunuz."