İnşaat sektörüne 'Aslan' bakış

Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan inşaat sektöründe yaşanan tabloyu gazeteci Emine Kantarcı'ya anlattı. Ortaya çarpıcı detaylarla süslü nefis bir röportaj çıktı

 Röportaj: Emine KANTARCI

Kendim için yazı yazmanın merak ettiğim konuları sormanın mutluluğunu yaşamaya devam ediyorum. Bu ikinci röportajımda Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan ile Kentsel Dönüşüm Yasası'nın uygulanışını konuştuk. Yetmedi, ülke ekonomisindeki gelişmeler terör ve yaşama sevincini konuştuk. Neden bu konular derseniz yakın dostlarım biliyor; Buca merkezdeki evim kentsel yenileme macerası sırasında yıkıldı. Doğup büyüdüğüm, anne ve babamı uğurladığım bir çok mutluluğu acıyı yaşadığım bu adresten kendi isteğim dışında zorunlu olarak ağlayarak ayrıldım. Günlerce değişik semtlerde ev aradım. Ev ararken müteahhit kılıklı, emlakçı kılıklı sayısız insanla karşılaştım. İnsanlıktan uzak kişiler muhatabım oldu. Işık almaz yaşanmaz içi süslü ama mutluluk vermeyen konserve kutusu gibi tek tip evler seçenek olarak önüme geldi. Ümidimi kaybettiğim anda mucize oldu ve ben hayallerimin ötesinde bir ev ile doğup büyüdüğüm "Buca Adası"nda bir eve kavuştum. En son yine Buca'da Rum Evleri'ne bakan bir apartmanın giriş katındayım. Yaşlıların neden (dünyada mekan ahirette iman) dediğini de böylece yaşayarak öğrendim. Allah kimseyi evsiz bırakmasın. Yaşamak istediği yerde huzurla sevdikleriyle umutla ömrünü geçirmek en büyük armağan ve şükür nedeni? Zor günlerden geçiyoruz? İzmir'de neden saldırı olmadı, diye utanmadan nefret içerikli açıklamalar yapılıyor. Oysa ölen insanların hangi şehirden cinsiyetten dinden olduğuna dikkat etmiyorum ben? Öyle ki yaşanan acı karşısında doğum günümde bile mutlu olduğum için ya da bir eğitim sırasında kahkaha attığım için mahcubiyet hissediyor insan?


E.K.: İzmir'deki terör saldırısından sonraki zamanlarda bir araya geldik.  Yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

H.A.: Gerçekten Türkiye ülke olarak, halk olarak son aylarda ciddi sorunlar ve üzücü olayları aralıksız yaşıyor. Artan terör olayları tüm şehirlere ve merkezlere sıçradı. Sınır ötesi operasyon, sınır komşularımız ile kavgalı tartışmalı durumumuz. AB ile olan ilişkilerimiz siyasetteki belirsizlik derken? Ekonomik çalkantı? Gerçekten yaşama sevincini hissedemez olduk. Yaşama heyecanımız gerçekten azaldı. Huzur ve sakinlik istiyoruz.  Siyasetteki belirsizlik ve gerginlik Türkiye'nin önündeki en önemli sorun. Siyasetteki bu dağınıklık ve çözümsüzlük hepimizi umutsuzluğa sürüklüyor. Olayları bu hala getiren siyaset, çözme görevini yapmıyor. Özetle siyasetteki belirsizlik ve gerginlik maalesef Türkiye'nin önünde bulunan en önemli sorun.  Sorun yaratan da siyaset. Türkiye'nin en önemli sorunu ekonomi terör diyebilir ama asıl sorun siyasetteki dağınıklık ve çözümsüzlük.  Olayları bu hale getiren de siyasettir. Çözmesi gereken siyaset bugün bölük pörçük ise gerçekten halkı temsil etmiyorsa. Gerçekten halk adına siyaset yapmıyorsa o zaman biz ne desek boş.

 "PATLAYAN BOMBA DOLARI YÜKSELTİYOR"

Mahalledeki bakkalda veya büyük alışveriş merkezlerinde ekonomik durgunluk çöküş gözlemleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Siyasette yaşanan travmalar, toplumun her aşamasını ekonomiyi de doğrudan ilgilendiriyor. Ekonomi de can çekişiyor. Türkiye'de patlayan her bomba, doları yükseltiyor. Özal ile birlikte  tüketim toplumu ağırlık kazandı. Üretim alanları daraldı. Bugün üretmeyen ama sorumsuzca tüketen toplum haline getirildik. Tüketmenin bir sınırı var. O sınırı aşarsanız, aştığınız sınırın bedelini misli misli ödersiniz. Ciddi bir ekonomik sıkıntı var Türkiye'de.  Bunun da nedeni; siyasetteki belirsizlik ve güvensizlik. Türk Halkı her türlü olumsuz koşullara rağmen ayakta kalmak ve birlikte yaşamak için elinden geleni yapıyor. Tabii ki ülke ekonomisi her geçen gün, özellikle son 3 ayda yanlış politikalarla yüzde 25'i aşan adı konmamış bir devalüasyonu  yaşadı. Tüketimin teşviki ve üretimin teşvik edilmemesi, kazan ya da kazanma devletin vergi  konusundaki tavrı; özetle ekonomi eğer kötüyse, işler iyi gitmiyor demektir. Bu da işsizlik, yoksulluk, ne yapacağını bilemeyen insanlar yığını demektir. Bunun adı hırsızlık, dolandırıcılık, terör olur. Kimse durduk yere katil olmaz, birini öldürmez, biriyle tartışmaz. Ekonomik sıkıntı belirsizlik evine ne götüreceğini bilemeyen insanlar yığını söz konusu olunca, kontrolsüz gelişmeler olabilir. Çocuğuna ekmek götüremeyen okul ihtiyaçlarını karşılayamayan evinin kirasını ödeyemiyorsa her şeyi yapar. Terörün altında yatan en önemli neden, ekonomik sıkıntı ve  eğitim eksikliğidir.

 

Ev ararken kentsel yenileme komedisi ile bizzat karşılaştım. Herkes müteahhit, herkes emlakçi, herkes konut yapıyor. Bunun ayarı kaçmadı mı sizce?

Kentsel yenileme projelerinde komik bir durum var. Yarım metrelik sokaklara herkes müteahhit ve inşaatçı oldu. Herkesin önlük giyip doktor olması, gibi her fotoğraf makinesi ya da ses kayıt cihazı olanın kendini gazeteci sanması gibi bir durum var. 1999 Depremi acısı ve öğrettikleri tam kavranmadı bence. Sadece içi süslü kafes gibi. Aydınlık, huzur etrafa bakacak tek cephe bile olmayan evler var. Saçma sapan konut ve yapılaşmalar var. Elektrikli panjur, görüntülü kamera sistemi, ankastre mutfak olmazsa olmaz. Yatak odasında pencere yok.  Yalıtım yaparsan sen zaten sessizlik olur.

"İZMİR'DE 313 BİN KONUT YENİLENMELİ"

 Peki onun dışında şehrin geleceğine ilişkin neler söylenmeli? Deprem riski var, hatta 6 şiddetinde olacağını bile vurgulayanlar var. Ne yapmalı? Aksayan nedir?

Kentsel yenileme ve şehrin yeniden inşası, uzmanlık gerektiren bir iştir.  Çok önemli ve hassas bir konu. 7'den 77'ye herkesi ilgilendiriyor. Biz her deprem olduğunda depremde kaybettiklerimizle ilgili (ah vah) çekiyoruz. Deprem değil, çürük ve riskli binalar can kaybına neden oluyor. İzmir'de resmi rakamlara göre 313 bin konutun yenilenmesi gerekiyor. Bunu belirleyen bakanlık, açıklayan Sayıştay. Bilhassa İzmir'de 25 yaş üzerinde konutlar var. İzmir'in yüzde 65'i kaçak veya gecekondu. Sayıştay raporuna göre konutların yüzde 65'inin yenilenmesi gerekiyor. Biliyorsunuz son bir kanun çıktı. 6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu bu işlemleri yürütürken esas alınıyor. Kanunun eleştirilecek yönleri var, ama öte yandan yola çıkış nedeni ülke için çok kıymetli. Kentsel dönüşüm için amaç-uygulama arasında uçurum oluştu. Kentsel dönüşümün amacı nedir; afet riski altında olan alanlar ve bu alanlar dışında riskli yapıların bulunduğu bölgelerdeki arsa ve arazilerde; fen ve sanat normlarına uygun yapılar yapmak.

Türkiye'de maalesef yüksek oranlardaki 'kat karşılığı hastalığı' var. Bu çok kişinin canını yakacak. Her önüne gelen (müteahhidim) diye ortaya çıkıyor. Bırakın doktorluğu, berber dükkanı açmak için çıraklık, ayrıca Berberler Odası'ndan belge almamız gerekiyor. Hayatında inşaat görmemiş, inşaatta badana-boya yapmamış insanlar? Keşke inşaattan gelen birisi olsa.Müteahhitlik yapmaya çalışıyor. Herkes tarafından biliniyor. Bu da bir sorumluluktur.

 

"CAN KAYIPLARI İSTEMİYORUZ"

Denetim yapılmazsa her şey bozulabilir. Konut alanında yerel yönetimler, denetim görevlerini gerektiği gibi yapmayabiliyor.   Yapı Denetim Şirketleri de gerçek bir denetim yapmayıp sadece masa başında imza atıp para alabiliyor.

Gelecekte yaşanacak can kayıplarından bunlar misli misli sorumludur. Ama giden canın ardından sadece kınıyoruz, suçluları tespit edeceğiz açıklaması, acizlik oluyor. İzmir ve ülkemiz deprem kuşağında. İzmir'de 6 şiddeti üzerinde bir deprem bekliyor uzmanlar. Çağrı yapıyorum, meslek odaları, yerel yöneticiler, yapı denetim şirketi temsilcileri ellerini vicdanına koysunlar.  İzmir'in  geleceğini,  yaşayan insanlarını ve hatta bu şehirde yaşamak isteyenlerin canlarını bile bile heba etmesinler.  

Kentsel dönüşüm çok sorumluluk isteyen bir iştir. İzmir'de olmazsa olmazdır. Ancak uygulama şekli de önem kazanıyor.  Altyapı ve ulaşım kadar, hatta daha büyük önem taşıyor.

Ev ararken anlıyorsun, zaten kendini bile ifade edemeyen insanlar. Arsa sahibini dolandıran, müteahhit olduğunu iddia eden kişiler; devletin verdiği krediden yararlanıyor. Kentsel dönüşüm konusundaki aksaklıklar nelerdir?

Dönümün adı bölüşüm oldu. Kentsel dönüşüm adı altında ada ve parsel bazında çalışma yapmadan binalar yıkılıyor. Yerine yeni binalar dikiliyor.  Bunun adı kentsel dönüşüm olmaz. 5 katlı bina yıkılıp yerine yenisini dikiliyor. Kentsel dönüşüm başka bir sorumluluktur. Şu anda rant için binalar yenileniyor hepsi bu. İzmir'de rant kavgası yaşanıyor. Ranta karşıyız diyenler, buna göz yumuyor.

Türkiye 1960 sonrası bir kentsel dönüşüm faciası yaşadı. Kordon'daki güzel evlerin yıkılıp dev binaların dikildiği yıllar. Bu kentlerin geleceğini yeniden riske atıyoruz. Ders almadık. Bunlar bilerek yapılıyor. Yapı denetim şirketleri tek sorumlusudur. Yasal olarak bu işin karşılığında para alıyor, sorumlu, ama masa başında denetim yapıyor. Öyle bir kanun ki; sizin paranızı ben veriyorum. O zaman siz beni denetleyemezsiniz. Gerçekten tenzih ederim. Hakkıyla yapanları dile getirmiyoruz. Engel çıkaran ve beğenilmeyen yapı denetim şirketi hemen değiştirilebilir. Denetleyen denetlenmezse işin içinden çıkamayız. İnşaatta başlarken belediyeye para veriyoruz. Güya belediye denetliyor. Yapı denetim şirketlerine para veriliyor, onlar da denetlemiyor. Deprem için toplanan DASK Fonu ile duble yolların inşa edilmesi gibi. Otopark olmayan binalar, park olmayan mahalleler, gecekondudan bile daha vahim.


02.02.2017 14:33:28